2

Kocamın Yeğeni Masaj Yaptı

 

 Eşimin amcasının oğlu yüksek okul sınavları için İstanbul’a yanımıza gelmişti. Karı koca, ev içerisinde başkasının varlığından hoşlanmayan yapıdayız. Geldiği sırada da kızımız eşimin annesinin yanındaydı. Ben 37 eşim ise 41 yaşında. Severek evlendik ve eşimden başkasıyla da birlikte olmadım evliliğimiz süresince…

 

              Ondan tarafta olan sol ayağımı eline aldı sonra… Göğüs hizasına kadar kaldırdı. Sanki az bulunur bir mücevher, sanki kutsal bir eşya gibi özenle hareket ediyor, incitmekten korkar gibi tutuyordu ellerinin arasında… Avuçlarının içinde tuttuğu ayağımı dudaklarına götürdü, parlak kırmızı oje sürülmüş pedikürlü, bakımlı ayak tırnaklarımı öptü tek tek…
 

 

              Dudaklarıyla tırnaklarımdan  öpe öpe topuklarıma kadar ayağımı tavaf etti. Başparmağımdan başlayarak her bir parmağımı tek tek dudaklarını aralayıp ağzına aldı, emdi. Dudaklarını, dilini ayaklarımda, ayak parmaklarımda hissettikçe içim bir hoş oluyor, kıvranıyordum yattığım yerde… Ayak parmaklarım sırıl sıklam olmuştu.

 

              Kucağına bıraktığı ıslak sol ayağıma değen penisinin zonkladığını, kıpır kıpır hareket ettiğini duyumsadım. Islak ayak parmaklarımla o kıpırdayıp duran yaramazı sakinleştirmeye çalıştım. Sıcaklığı ayak tabanımı, parmaklarımı yakıyordu adeta… O da ayağımla erkekliğine ilk temas ettiğimde ağzından bir inilti koparak iki büklüm oldu bir anda…

 

              Okşamalarım arttıkça kıvrandı, kıvrandı, sonunda elinde tuttuğu sağ ayağımın tabanına yüzünü gömdü, topuklarımı dişleriyle hafif ısırır gibi yaparak kasıldı… Kucağındaki ayak parmaklarımın arasına dölleri püskürüyordu şimdi… İnleye inleye boşaldı. Sanırım günlerdir biriktirdiği hayali gerçekleşmişti. İlgiyle boşalmasını izliyordum yattığım yerden… Sakinleşmesini bekledim.

 

              İri yapılı erkek bedeninin yarısı benim üstümdeydi şimdi… Bir bacağını benim bacaklarımın üzerine atmış, eli göğüslerimdeydi. Başı omuz boşluğumda, dudakları boynumda, omuzumda öpücükler kondurmakla meşguldü. Yan tarafımdaki sertliği hissedince gözlerime inanamadım, elimi uzatıp az önce boşalmış erkekliğini tuttum. Evet, yeni boşalan penisi aynı sertlikteydi yine… Parmaklarımla penisini kavradığım anda bir inilti koptu dudaklarından,

 

              “Ohhh…” diye… Başımı çevirip o inleyen dudaklarına öpücük kondurdum.

 

              “Avuçlamam hoşuna mı gitti?” dedim. Başını salladı,

 

              “Oh, evet… Hem de çok… Elin, parmakların sıcacık…”

 

              “Öpmemi ister misin peki?” Elimdeki sertliği ortasından tutup sarstım. “Dilimi ister misin, yalamamı? Dilimle okşasam? Ne dersin?”

 

              “Ihhh…” diyerek inledi. “Çok güzell yenge…”

 

              “Şışşt… Yenge yok…” Kıvranarak sordu,

 

              “Ne var yenge?”

 

              “Aşkım de… Karıcım de bana… Bu gece senin karınım ben…”

 

              “Peki aşkım… Karım benim… Kadınım…”

 

              “İşte şimdi oldu aşkım… Bu gece benim kocamsın… Bu gece beni sikecek kocamsın… Erkeğimsin…” diyerek elimdeki sertliğe yumuldum. Hoyratça ellerimin arasında tuttuğum penisin her yerini öpmeye, yalamaya, dişlerimle hafifçe gövdesini ısırmaya başladım. Dilime az önce boşalmasından kalan menilerin tadı geldi. Güzeldi tadı… Ben yaladıkça odamda hayalini kurduğum gibi karın kasları kasılıp duruyor, dalgalanıyordu adeta…

 

              Bir süre yaladıktan sonra tekrar boşalmasından korktum, bıraktım yalamayı… Doğruldum. Yattığı yerden bana bakıyordu. Bir bacağımı belinin üzerinden aşırıp penisinin hizasında dizlerimin üstünde durdum. Elimi aramıza sokup penisini tuttum. İçinden sular akan kadınlığımın dudakları arasına hizaladım, alçalmaya başladım. Penisin başı girdi önce…

 

              Adeta motor gibi inip kalkıyordum üstünde… Korkunç bir zevkti duyduğum… Katıksız… İçimdeki sertlik amımı yara yara girip çıkıyordu. Sularım kasıklarını sırılsıklam yapmış, ben inip kalktıkça klitorisim ıslak kasıklarına şap şap vuruyor, bedenlerimizden çıkan sesler ve zevk inlemelerimiz odanın içinde yankılanıp duruyordu. Bağırmaya başladım,

 

              “Ahhh…. Geliyorummm… Çok güzell… Sikin beni delirtiyor aşkım… Kocamm.. Oohhh….”

 

              Ağzı kuş gibi açılmış soluyup duruyordu altımda… Kesik inlemeler koyveriyor, elleri kalçalarımda, inip kalkışlarıma destek oluyor, ben indikçe o da kalçalarını kaldırıp beni karşılıyordu. Müthiş bir tempo, harika bir uyum vardı aramızda…

 

              Saçlarından tutup kaldırdım, göğsüme bastırdım, elleriyle memelerimi, dudaklarıyla uçlarını kapattı. O meme uçlarımı emerken ben bütün ağırlığımla çöküp erkekliğini dibine kadar içime aldım. Kasılıyor, titriyor, orgazm kasırgasına yakalanmış, yaprak gibi çırpınıyordum. O da benden farksızdı… Boşalan penisinden içime yayılan döllerinin sıcaklığı daha bir delirtiyordu beni…

 

              Yavaş yavaş ritmimiz azaldı, azaldı, sonunda hareketsiz kalakaldık. Soluk soluğaydık ikimiz de… Parmaklarım hala saçlarının arasında kasılmış durumdaydı. Başını kaldırıp dudaklarımdan öptü sevgiyle… Ben de karşılık verdim. Öpüştük…. Kendimi bitmiş hissediyordum, yorgun, savaştan çıkmış…

 

              “Teşekkür ederim…” diye fısıldadım.

 

              Cevap vermedi… Saçlarımı okşadı uzun uzun… Fırtınadan sonraki dingin bir deniz gibi, huzur içinde, göğsünde yattım.

 

 

               Eşimin amcasının oğlu genç bir çocuk, saygılı ve irice biri… İlk gördüğümde, biraz köy yapısı kokan bilgisizliğine rehber olmak istedim. Bütün söylediklerimi en küçük bir alınma göstermeden uyguladı ve değişti. Sabahları eşim işe gidince, mutfakta konuşurduk.
 
               Aradan günler geçti, gözlerinin ayağıma takıldığını fark ettim. İlk tepkim kızgınlıktı. Sonraki günlerde buna alıştım ve aramızda bir kedi-fare oyunu oynanmaya başladı. Kavisli topuklu, pembe beyaz, irice ve uzun ayaklarımı yerli yersiz gözlerinin önünde sallamaya başlamıştım. Gözleri ayaklarıma takılıyor, benim nereye baktığını anladığımı görünce de kızarıyordu.
               Bir gün yine mutfakta konuşurken, ayağımı masanın üzerine koydum ve sallamaya başladım, beti benzi atmıştı… Toparlanıp işe gitmek için kalktığımda, beni uğurlarken kotunun önü kabarıktı… Gün boyu aklımdan silmek istememe rağmen, önündeki kabarıklığı düşünüp durdum.
 
               Kendi kendime aptalca davrandığımı söyleyip duruyordum, ama ayaklarıma bakarak karşısında dimdik olmuş bir organ da beni azdırıyordu elimde olmadan…  Bu oyun günlerce sürdü ve hiç bir zaman raydan çıkmadı çocuk… Sadece aç gözlerle ve yutkunarak ayaklarıma bakıyor, önü kabarıyor ve beni uğurluyordu.
               Kocam iş gezisi nedeniyle 10 gün evden uzak kalmak zorundaydı. İlk gün yine mutfaktaydık, yine aynı sahneler ve yine saygılı uğurlayış. Akşam eve geldim, biraz içtim ve yattım. Bir iki tıkırtıdan sonra sessizlik… Günler, geceler birbirini takip etti… Beşinci gün çok yorgun geldim eve… Yemeği hazırladım, yedik. Biraz içki içtik, televizyon seyrettik ve ben kanapede uyuyakaldım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum
               “Yenge kalk yatağına yatırayım seni” dediğini duydum. Kalktım, ayakta zor duruyordum. Koluma girip bana yardımcı oldu ve yatak odasına beraber gittik. Kendimi yatağa attım. Uykuyla uyanıklık arası havada yüzer gibi hissediyordum kendimi…
                Bacaklarımdan tüm vücuduma yayılan bir ılık dalga, bir okşayıcı, rahatlatıcı duygu seli saçımdan tırnağıma kadar sardı her yanımı… Kedi gibi okşandığımı duyumsadım, gerindim, üzerim örtüldü. Uykunun karanlığına daldım.
               
               Uyandığımda sabah olmuştu. Kahvaltı masasında, akşam ne olduğunu sordum.
               “Çok sarhoştun, seni yatırdım yenge…” dedi.
               Yine mutfaktaydık, yine ayağım masa üzerindeydi ve yine yüzü pençe pençe kızarmıştı. Yine beni uğurlayan, kabarmış pantolonun önüyle o…
               Yedinci gün… Akşam… Televizyon seyrediyoruz. Saçlarım dağılmış kanapenin önünde yüzükoyun yatıyorum. Elimde beşincisini içtiğim şarap kadehi, üzerimde gecelik var ve eteği dizimin bir hayli üstünde, baldırlarımın hizasında… Televizyonda normal bir film… Kadın ve erkek birbirlerine sarılmışlar, öpüşüyorlar, sevişiyorlar… Uzun uzun öpüşen dudaklarını, dillerini izliyorum.
               Kocam gideli yedi gün olmuş. Libidom tavan yapmış durumda… Filmdeki sahnelerden öyle etkilendim, öyle tahrik oldum ki… Dayanamadım… Kendimi tutmak istememe rağmen, tıpkı bir hayvan gibi kontrolsüz önümü halıya sürtmeye başladım. O, arkamda ve beni izlediğini biliyorum… Ve izlediğini bilmek daha da tahrik ediyor beni…
               Fakat sürtünmek yetersiz kalıyor. Hemen odama gitmem lazım, yanan kasıklarımı okşamam, parmaklarımla kendimi tatmin etmem lazım… Delirmek üzereyim… Böyle bir zaman geçtikten sonra kalktım,
               “Ben yatıyorum.” dedim.
                Önüne baktım, dimdikti…  Sendeleyince yardımcı oldu bana… Yatağıma kadar götürdü, yüzükoyun bıraktım kendimi yatağa, geceliğim üzerimde toplandı, baldırlarım açığa çıktı… Ses soluk yoktu ama odayı da terk etmemişti. Nefes alışını duyuyordum. Beni seyrediyordu, yarı çıplak vücudumu… Ben de geriye dönemiyordum.
                
                Aradan zaman geçti, inledim… Karılmış bir sesle,
               “Yenge, yorgun musun?” dedi..  İnleyen sesimle,
               “Çokkk…” dedim..
               “Masaj yapayım mı yenge?” dedi..
               Onay vermek için başımı salladım yatağa sürterek… Hiç ses soluk çıkmadı ve uzun bir süre hiç bir şey olmadı. Gittiğini sandığım sırada, çekingen bir elin baldırlarıma dokunduğunu hissettim. Elini, parmaklarının uçlarını belli bir ritmle bacaklarıma dokundurup durdu bir süre…
               Ama yetmiyordu bu bana… Kalçalarımı yatağa yapıştırıp oynattım, gerdim bacaklarımı ve cesaret verdim ellerine… Daha açık dokunmaya, baldırlarımı bacak içlerimi ellemeye başladı. O kadar soğukkanlıydı ki, hiç de beni heyecanlandırma derdi yok gibiydi… Hala aynı yumuşak dokunuşlarla masaj yapmaya çalışıyordu.
               İnleyerek kalçalarımı yapıştırdım yeniden yatağa… Sanki masajdan hoşlanmış gibi… Elleri önce daha yukarılara çıktı. Ardından daha ısrarlı bastırmaya başladı etime… Dağlanmış gibi hissediyordum içimi, etlerim, her yerim yanıyordu. Kalçalarımı kaldırdım ve ardından sert, güçlü ellerinin gecelik üzerinden kalçalarımı avuçladığını hissettim.
               Yeniden inledim. Kalçalarımı oğuşturuyor, sıkıp bırakıyor, kalçalarımın iki yanağını biribirinden ayırıp, ardından bir araya toplayıp baskı yapıyordu. Tamamen ellerine terk etmiştim kendimi… Ben de bu arada önümü yatağa yapıştırıyordum. Bu ona cesaret veriyor ve daha sıkı avuçluyordu kalçalarımı… Keşke külodumu çıkarsa diye geçirdim içimden… Kalçamı sıkan, masaj yapan parmakları ara sıra külodun içine kadar giriyor, fakat çıkarmaya çalışmıyordu.
               Bir ara başımı kaldırıp geriye, ona baktım. Amacım yine şortunun önündeki kabarıklığı görmek, tatmin duygusu yaşamaktı. Onun giyinik olduğunu sanıyordum. Fakat bana masaj yaparken üzerindeki her şeyi çıkardığını, çırılçıplak, önündeki dimdik duran inanılmaz ölçüde büyük, iri, kalın penisiyle görünce anladım.
               Hemen başımı çevirdim, şoka uğramıştım. Karnım ve uyluklarım titriyordu… Ben geceliğimle yarı çıplak, o çırılçıplak, benim için sertleşmiş dimdik erkeklik organıyla yatak odamda, ikimiz… Zevk krizi geçirmeye başladım ve o an orgazm olmaya başladım.
               Tüm vücudumla sarsılıyor, çığlık atmamak için yastığı ısırıyordum. Ben sarsılırken o güçlü elleriyle kalçalarımı yoğuruyordu. Sonunda sakinleştim. Ardından büyük bir pişmanlık duydum. Kocamı seviyordum ve bu çocuk bana hitap edemeyecek kadar gençti ve eşimin akrabasıydı. Yüzümü ona çevirmeden,
               “Teşekkür ederim. Eline sağlık… Rahatladım…” dedim. Sadece,
               “İyi geceler…” dedi ve çıktı.
               İşte bunu beklemiyordum ve daha çok tahrik oldum… Az önceki pişmanlığımdan daha fazla pişman olmuştum. Dönüp sırtüstü yattım, gözlerim tavanda dakikalarca öyle yattım. İstemsizce, bir robot gibi ellerimin birini göğüslerime götürdüm, diğerini kasıklarıma… Yanıyordum… O’nun çıplak vücudu gözümün önünden gitmiyordu.
               Hemen yan odadaydı o vücut… Benim derdimin ilacı… Ateşimi söndürecek insan yanı başımdaydı. Ben bu durumdayken onun ne yaptığını merak ettim. O koca aletini ellerinin arasına almış beni hayal ediyor muydu acaba? Mastürbasyon mu yapıyordu? Boşalırken o kaslı vücudu dalgalanıyor muydu?
               Göğüs uçlarımı parmaklarımın arasında sıkıştırıp duruyordum. Diğer elimin orta parmağını kadınlığımın sularında ıslatıp klitorisimin üzerinde gezdiriyordum. Zevk alıyordum, fakat yetersiz geliyordu bana aldığım zevk… Tatmin duygusundan uzak, robot gibiydim. Hırsla ellerimi çektim zevk noktalarımdan… İki yanıma uzattım… Ceset gibi, gözlerim tavanda upuzun yattım yatağımda…  
               Kararımı verdim sonra… O tatmin duygusu uzakta değildi, iki adım ötemdeydi sadece… O beni istiyordu… Ben de onu… Ne çıkar ki bir defa gitsem… Bir kez… Başka istemiyorum… Asla… Sadece bir kez… Yataktan kalktım. Üzerimde geceliğim, içimde sadece külodum vardı. İkisini de çıkardım. Yüksek topuklu terliklerimi giydim ayağıma… Gardrobun boy aynasında kendime baktım. Çırılçıplak, siyah uzun saçlarımla güzel bir kadın vardı aynada… İstekli, çılgın, arzudan kavrulan…
               Kocamla sevişirken giydiğim incecik, şeffaf tül geceliğimi çıkardım. Onu giydim. Çıplak bedenim sadece flu bir görüntü almıştı. Odamdan çıktım. Onun odasının önünde, elim kapının tokmağında bir süre durdum. Heyecandan ölmek üzereydim. Ellerim titriyor, göğüslerim inip kalkıyordu. Sakinleşmeye çalıştım bir süre… Sonra kesin kararlı olarak titreyen elimle kapıyı yavaşça açtım. Gece lambasının loş ışığında O’nu gördüm. Odanın ortasında çırılçıplak, önündeki koca erkekliğiyle beni bekliyordu.
               Geleceğimi biliyordu… Onu isteyeceğimi… Odasına geleceğimi… Biliyordu… Geri adım atmadım. Gözlerimiz kenetlenmiş gibiydi birbirine… Konuşmuyorduk hiç… Gözlerimiz konuşuyordu, her şeyi anlatıyordu. Hiç kıpırdamadan duruyordu odanın ortasında… Ayakta.. 
               
              Baktım, ilk hareketi benden bekliyor… Fazla bekletmedim. Titreyen dizlerimle bir iki adım attım. Yüz yüze geldik. Omuzlarımı oynatarak üzerimdeki şeffaf tül geceliği çıkarmak istedim. Kabaran göğüslerimin uçları tülün aşağıya inmesini engelledi. İşaret parmağıyla tülü çekti, aşağı bıraktı, yavaşça süzülen ince tül gecelik ayaklarıma düştü.
              Karşısında çırılçıplak durdum. Heyecandan kuruyan dudaklarımı yaladım. Dilimi görmek sanırım öldürücü darbe oldu onun için… Bir inilti çıktı dudaklarından… Kollarını uzatıp bir hamlede kendine çekti beni… Az önce yaladığım ıslak dudaklarıma etli erkek dudaklarını bastıra bastıra öpmeye başladı.
              Kollarıyla çıplak bedenime sımsıkı sarılmış, kendine bastırıyordu. Arzuyla sertleşen penisi zevk üçgenimin arasına girmiş, baskı yapıyordu. Ayaklarımı biraz aralayıp taş gibi olmuş penisine yer açtım kasıklarımda… Şimdi kadınlığıma sürtünüyordu taş gibi erkekliği… O sertliği hissetmek başımı döndürdü, dudaklarının içinde,
              “Ohhhh…” diye inledim. Harikaydı. Öylesine güzel bir duyguydu ki… Sanırım yasak meyveyi tatmamız olayı bu kadar olağanüstü tahrik edici kılıyordu. Arzuyla sertleşen göğüslerim onun sert, kaslı göğsünde eziliyordu. Kolları bedenimi öylesine sarmıştı ki, arasında nefes almakta zorluk çekiyordum.
              Dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan, o güçlü kollarıyla havaya kaldırıverdi beni… Döndürdü, arkamızdaki yatağın üzerine yavaşça uzattı. Kendisi de yatağın kenarına, ayak ucuma oturdu. Hayranlık dolu gözlerle beni seyrediyordu. Sanırım penisi zonkluyordu ki elini götürüp sıktı, rahatlattı…
              Yeteri kadar sevmiş olmalı ki, sol ayağımı kucağına, kasıklarına, erkekliğine temas edecek şekilde özenle yerleştirdi. Sanırım sıra sağ ayağıma gelmişti. Sağ ayağımı da aynı şekilde tutup kaldırdı, bu kez onu öpmeye, yalamaya, emmeye başladı. Hele ayak tabanlarımı öptüğünde öylesine huylanıyordum ki, kıvranıyordum yatakta…
              Mahcup bir yüz ifadesiyle yüzüme baktı sakinleştikten sonra… Utanıyordu. Yerden bir bez, sanırım külodu, alıp dölleri bulaşan ayağımı güzelce sildi, temizledi. Gözleri gözlerimdeydi. Gülümsedim utanma dercesine, ellerimi uzatıp davet ettim. Munis bir kaplan gibi davetime uyup kollarımın arasına geldi, sımsıkı sarıldım…
              Yanıtını beklemedim. Bunu istemeyecek erkek tanımıyordum çünkü… Elimle omuzundan tutup geriye ittim. Sırt üstü yatağa yatırdım. Sertliği abide gibi tavana dikilmiş duruyordu. Eğildim. Başına bir öpücük kondurdum. Kıvrandı,
              “Ohhh… Güzell…” diye inledim. Zevkten kasılan yüzüme, gözlerime bakıyordu aşağıdan… Dudaklarımı ısıra ısıra indim, indim… Kasıklarımız birleşti sonunda… Tamamen içimdeydi erkekliği… Kasık bölgesini temizlemiş, kılları yeni çıkmaya başlamış vaziyetteydi. Bacaklarımı iyice açtığımdan o yeni çıkan sert kıllar klitorisime batıyor, beni daha çok tahrik ediyordu. 
              Bir süre bekledim. Sonra kalçalarımı kıpırdatmaya başladım. Yavaş yavaş… Daire şeklinde hareketlerle adeta üstünde dans ettim. Sonra kalçalarımı kaldırdım yavaşça, başına kadar çıkacak şekilde yükseldim. İçimden çıktı, kadınlığımın ıslak dudakları aralık kaldı. Tekrar alçaldım, alçaldım… Dibime kadar içime aldım… Sürekli bu hareketleri tekrarlıyordum aynı hızla… İn… Çık… İn… Çık… 
              Elimin birini aramıza sokup klitorisimi okşadım. Öyle tahrik olmuştum ki, minik bir çocuk pipisi vardı sanki parmağımın değdiği yerde… Sertleşmişti… Parmağımla okşayıp rahatlattım. Sonra elimi amımdan çekip onun geniş göğsüne ellerimi dayadım. Göğsünden destek alıp kalçalarımı hızla indirip kaldırmaya başladım.
              Sakince içimdeki yarı sert penisi çıkardım, yanına yattım sırt üstü… Hala ara ara kasılıyordu bedenim… Az önceki depremin artçıları gibi gelen zevk kıvılcımlarıyla sarsılıyordum… Kolunu başımın altından geçirip kendine çekti. Yan dönüp başımı göğsüne yasladım. Kalbinin çarpıntısını duyabiliyordum. Elimi kaslı, düz karnında gezdirdim, okşadım.

admin

2 Comments

  1. Eşimden ayrılalı uzun zaman oldu lakin doğru insanı bulamadm lütfen kendine güveniyosan bana ulaş Yeliz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir